Hogwarts Cadlık ve Büyücülük Okulu Sihir Başlıyor |
|
| Masa No:2 | |
|
+3Eragon James Black Euriel Jamie d'Estaign Debbié D. Devilish 7 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Eragon James Black
Mesaj Sayısı : 494 Yaş : 34 Rp Partneri : Vanessa S. Peter Mücadelede Tarafı : Black En Belirgin Özelliği : Ölüm Yiyen Başkanı Kayıt tarihi : 03/11/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 10:45 pm | |
| Searlus ''Birplan yoksa değil ölümyiyenleri toplamak ruh emicileri, vampirleri hatta devleri toplamak bile yetersiz kalır. Başarılı bir komutanın ordusunu hiçbir plan yapmadan körü körüne savaşın göbeğine attığı nerde görülmüş? Tarih düşmanı küçümsediği için plansız iş yapan kişilerin başarısızları ve hüsranları ile doludur. Ama doğru planlama ufak bir çocuğa şaşırtıcı güçlere sahip büyücüyü bile yendirir.'' Eragon bunun üzerine pis bir gülümseme attı. ''ah Ben Tom Ridlle kadar aptal olmayacağım searlus bu yüzden şanslı ölüm yiyenlersiniz.
''Önceliğimizi diğerlerini çağırmakta değil bir araştırma ve plan yapmaya harcamalıyız bence. Düşmanı küçük görmek her zaman kaybetirmiştir. Aptal bile olsalar onları yenebilmek için büyük tehlike içerisinde olduğumuzu varsaymalıyız.'' Bacaklarını yavaş hareketlerle toparladı. Sandalyenin üstünde dik bir pozisyon alarak etrafı süzmeye başladı. Etrafta hiç de aile ortamı yoktu. Zaten bu yüzden daha rahat konşabiliyorlardı. Ancak buranın garip barmeni yaklaşınca seslerini kısıyor mır mır konuşmaya başlıyorlardı. Sonuçta adam Dumbledore'nin kardeşiydi.
Eragon'un yüzünü sert bir durum aldı. '' kesinlikle searlus benim hakkımda kötü şeyler düşündüğünü düşünüyorum aslında düşünebilirsin benim için fark etmez'' dedi ona bir bakış attı.
Dik, kendinden emin ve sinsi gülüşünü koruyordu.Dik adımlarını hızlaştırdı.İleride sinirle bağıran genç adam dikkatini çekmişti.Yönünü gelen sese yönlendirerek adamın yanına gitti.
'Merhaba' demişti, diyebilmişti ancak.'Bir sorun yoktur umarım.' ayakta dikilmekten yorulmuştu.Hiç sorma gereği duymadan genç adamın yanına bir sandalye çekerek oturdu.'En son, kapıdan içeir adımımı attığımda isyan edermiş gibi bağırıyordunuz.Ayrıca bilmenizi isterim tüm dikkatler üzerinizdeydi.Buraya oturmamda sakınca yoktur umarım.'
Ashley biraz sorumsuz bir kızdı.Utanma denen birşey onda aramazdı.Üstelik gözleri yanında oturan genç adamı süzüyordu.'Ben Ashley, Ashley Tisdale.Biraz ani ve garip bir karşılaşmaydı.' gözlerini genç adamın gözlerine dikmişti.Bu güzel gözler ona kimdne miras kalmıştı acaba.
Eragon giren kızı sevişti.Dik kafalıya benziyordu.Kızı süzdü.Hemen söze girdi. '' ashley dikkafalı ve kötü biri olduğunu süzmeseydim seni şuanda öldürmüştük'' dedi gülümsedi. '' nerde çalışıyorsun mesleğin nedir'' dedi sanki ölüm yiyenmisin demeye çalışarak. '' ve hiçbir sorun yok yanlış düşünmüşsün.'' dedi sinsice gülerek. '' bende Eragon ... Eragon james black'' dedi ismini tıslayarak söyledi.
Jamie ve Searlus aralarında konuiuyorlardı. '' yeter'' diye bağırdı. '' artık aşk tan konuşmaktan bıktım sussun sadece sessizlik istiyorum'' dedi kırmızı gözlerini kapattı ve arkasına yaslandı.
Ben de Euriel Jamie... Searlus'un sevg...Yani eski bir arkadaşım." Mavi gözlerindeki nefret apacık okunuyordu. "Düşündüğünün aksine bir sorun yok. Her şey yolunda." dedi jamie.
| |
| | | Ashley Tisdale
Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 30 Rp Partneri : Searlus Gaius L'Ombre Mücadelede Tarafı : Tisdale Ailesi En Belirgin Özelliği : Slytherin Mezunu Kayıt tarihi : 29/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 10:47 pm | |
| Bu iltifatlar onu bambaşka bir dünyaya götürmüştü sanki.Aslında o anda pek birşey aklına gelmiyordu.Acaba bu dediği iltifattan mı,gözlerine hayran kaldığından mı yoksa tamamıyla Searlus'dan hoşlandığındanmıydı çözememişti.
'Saçlarımı annemden almışım.Yani onunkiler gibi sapsarı ve düz.Bu arada iltifatın beni gururlandırdı.'
Aslında o kelimeler ağzından dökülüvermişti.O an tek bildiği şey sürekli gülümsemesini sürdürmeye çalıştığı için, gülmekten yorulan ağzının sızladığıydı.
'Şey... aslında bir ateş viskisi alabilirim.'
Ashley kendini biraz garip hissetmeye başlamıştı.Çoğu kişi ona güzel olduğunu ve saçlarının doğal olup olmadığını sormuştu.Ama Searlus biraz farklı gözüküyordu.
'Euriel'di değil mi? Sen neden hiç konuşmuyorsun?' diye sordu Ashley, kızı süzmeye çalışarak.Bir süredir sadece Searlus ile konuşmalarını izlemiş olan Euriel ona fazla sessiz gelmişti. | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 11:00 pm | |
| KAşları çatıldı. Çıktıkları süre boyunca Searlus Jamie'ye hiç böyle şeyler söylememişti. Tamam, ettiği iltifatları hiçe saymıyordu fakat bu kadar güzel iltifatlar. Kendisine Laf atan Ashley'e baktı bir süre. Kaşları eski halini almış, çatılmıştı. "Neden yanındakine, Searlus'a sormuyorsun? O nedenini daha iyi biliyor!" dedi öfkeyle. Fakat daha sonra sadece bir anlığına, kısacık bir kaç saniyeliğine Searlus'la göz göze geldiler ve içindeki her şey uçup gitti sanki. Tekrar Ashley'e döndüğünde Searlus'un ondan hoşlandığını biliyordu artık ve kız da ondan hoşlanıyordu. Sesini yumuşatmaya çalıştı. "Kusura bakma Ashley... Şey.. Ben... Pek iyi bir gün geçirmedim. Hatta berbat bir gün geçirdim. Çok ama çok sevdiğim birisini kaybettim. Hıh... Ne garip, insan sevdiği birisinin değerini ve ona olan sevgisini kaybedince anlıyor!" sesi titredi ve sustu bir süre. Ardından gülümseye çalışarak doğruldu ve ayağa kalktı. "Neyse, ben bara gidiyoruum. Koca bir bardak ateş viskisine ihtiyacım var. Bana ihtiyacınıs olursa seslenirsiniz.Ah! Ashley, arkadaşım diye demiyorum, Searlus harika bir adamdır, onu sakın kaçırma." Bara doğru ilerlerken Ashley'e göz kırptı ve Searlus'a buruk birşekilde gülümsedi.Bar sandalyelerinden birisine oturduktan sonra büyük bir bardak ateş viskisi istedi,. | |
| | | Ashley Tisdale
Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 30 Rp Partneri : Searlus Gaius L'Ombre Mücadelede Tarafı : Tisdale Ailesi En Belirgin Özelliği : Slytherin Mezunu Kayıt tarihi : 29/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 11:11 pm | |
| Euriel'in ani tepkileri ona garip gelmiş olsa da iyi bir kız olduğunu düşünüyordu.Euriel ''Ah! Ashley, arkadaşım diye demiyorum, Searlus harika bir adamdır, onu sakın kaçırma.'' demişti.Bu Ashley'i biraz mutlu etmişti.Ona göz kırpıp bara doğru yol alan kzıdan gözlerini alıp masaya dönmüştü.
''Eragon demek.'' dedi Ashley, onunla yeni tanışan adı Eragon olan gence bakıyordu.''Ne işle uğraştığıma gelince, Ben kötülüğe bayılırım, yani aslında iyilikten nefret ediyorum diyebilirim.Muggle'lardan iğreniyorum.Kötülük için herşeyi yapabilirim.Artık ne işle uğraştığımı tahmin ediyor olmalısınız!!!''
Ashley, bir süre etrafa göz gezdirmişti.Euriel sürekli Searlus'dan gözlerini kaçırıyordu.Tahmin ettiği şeyin olmamasını dileyerek yeniden Searlus'a döndü.
'Searlus, o kız yani Euriel neden bu kadar sessiz ve garip davranıyor?'
| |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 11:16 pm | |
| İltifatlarından hoşlanmıştı anlaşılan Ashley. Onun sarı saçlarına, hoş mavi gözlerine, masum güzelliğine bakarken hiç de Jamie'ye benzemediğini düşündü ister istemez. İçi hafifçe cız etti. Acaba dişini dahada sıksa mıydı? Ama bu düşünceyi hemen aklından uzaklaştırdı. Kendisini azıcık olsun sevseydi belki ondan ayrılmazdı ölemk uğruna çekedi acısını. Ama sevmiyordu ki. Ashley'e buruk bir şekilde gülümsedi. Sonra garsona dönüp ateşviskisi istedi iki adet. Kendisine laf atıln Jamie'nin sözlerini duyuncaya değin gözlerini ayırmadan bakıyordu sarışın kıza. Hatta Eragon'un sorusunu bile duymamıştı. Eski sevgilisinin sözleri aklında şimşek gibi çaktı. Sevdiğim kişi diye kendinden mi söz ediyordu acaba? Hayır bu doğru olamazdı. Searlus'u azıcı olsun sevseydi onun bu derece çökmesine, dibe batmasına izin vermezdi ki. Sadece kafasını karıştırmak için öyle demişti. Biliyordu bunu. Mutlu olsun istemiyordu. Gitmesine aldırış etmedi onun. İçinde kaynayan bir öfke belirmişti. Yanaklarındaki kızarıklık iyice artmıştı bu yüzden. Hayır artık izin vermeyecekti buna. Ashley'in gözlerine odaklandı. ''Bilmiyorum neden garip davrandığını ama şunu biliyorum ki sana sahip olacak şanslı erkek her kimse senin gözlerinde ruhunu kaybedeceği kesin. İmreniyorum ona. Sadece imrenmek deği haset ediyorum.'' Çıktığı kişi var mıydı acaba? Onun masadaki eline doğru kaydrdı ellerini sonra da hafifçe tuttu. Eğer olsaydı kendisine kur yapmazdı sonuçta. | |
| | | Ashley Tisdale
Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 30 Rp Partneri : Searlus Gaius L'Ombre Mücadelede Tarafı : Tisdale Ailesi En Belirgin Özelliği : Slytherin Mezunu Kayıt tarihi : 29/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 11:25 pm | |
| Ashley, Searlus'un sözleriyle gülümsemesini artırmıştı.''Çıktığım biriyok Searlus.'' diyebilmişti ancak.Çünkü Searlus onun masada duran elini tutmuştu.Bu çok garip bir duyguydu.Sanki kalbi ters takla atıyordu, sanki havalara uçuyordu.
''Euriel gözlerini sürekli senden kaçırıyor.Senden hoşlanıyor galiba.Hem arkadaşmışsınız da, birbirinizi tanıyorsunuzdur.İyi bir ilişki olurdu herhalde.''
Deyivermişti birden.Ama bu ağzından çıkıvermişti bir anda, tutamamıştı dilini, sahip olamamıştı içindeki soruya.Hala Searlus'a bakıyordu.Onun gözlerine bakmak, sanki bir ormanda kaybolmak gibiydi. | |
| | | Eragon James Black
Mesaj Sayısı : 494 Yaş : 34 Rp Partneri : Vanessa S. Peter Mücadelede Tarafı : Black En Belirgin Özelliği : Ölüm Yiyen Başkanı Kayıt tarihi : 03/11/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 11:53 pm | |
| Eragon onlar konuşurken canı sıkılmıştı.Jamieye seslenerek '' jamie buraya gel'' dedi sertçe.Ardından ''ashley seni önceden tanımıyordum yani ölüm yiyenlerin başı olmama rahmen bir ölüm yiyen misin'' dedi merakla kıza baktı. Ölüm yiyen olmasına imkan yoktu çünkü ölüm yiyenlerin hepsini tanırdı.Yoksa gizlimiydi.Tom Ridlle'in zamanında olma imkanıda vardı.Bunu merak etti.Jamie gelince ''artık planlarınızı dökün ortaya'' dedi sinsice güldü.Birden gözlerinin yeşile döndüğünü hissetti. | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ara. 29, 2007 11:59 pm | |
| Bu soru üzerine yüzü ansızın asıldı. Hafifçe gözleri kısılmıştı acı çeker gibi. Bütün bunlar bir anda olmuştu. Ama yeniden gülümsemek yerine ciddi bir ifade aldı. Ashley'in ellerini sıkıca kavradı. Ona olan biteni açıkça anlatacaktı. ''Biz onunla daha birkaç dakika önce çıkıyorduk Ashley. Bunu o varken söyleyemedim çünkü bu çok yeni çok incitiyor beni. Ona dayanamadım beni öldürüyordu. Beni hiç sevmedi asla da sevemeyecek onca davranışları ve sözleri kafamı karıştırmak ve yeniden kendime gelmemi engellemek için biliyorum.'' gözleri bir an içki içmeye dalmış Jamie'e takıldı. Ona bakarak sözlerini sürdürdü. ''Çünkü gururu incindi. Ama açık olan şu ki o her zaman guuruna benden daha fazla önem vermiştir.'' Gözlerini ansızın Jamie'en kaçırdı. Sarışın kızın yüzüne bakıyordu. Onun tatlı narin yüz hatları gerçekten çok hoşuna gidiyordu. Kızın yüzüne bakmanın verdiği ilginç bir huzur vardı. O hayattı. Jamie ise ölümdü. Hayata kavuşan herkes gibi içinde garip bir sevinç hissetmeye başlamıştı. ''Eh madem çıktığın biri yok o zaman rica etsem o şanslı kişi ben olabilir miyim? O zaman kimse hasetim yüzünden incinmez. Ben de çok çok mutlu olurum. Birinn beni sevmesine aşırı derecede ihtiyacım var.'' demişti ciddi bir ifade ile. Sonra gülümsedi, utangaçça bir tebessümdü bu. Elini kendine çekerek öptü Ashley'in. O sırada bir sesin planlara dair birşeyler söylediğini duydu. Bu ses tek kişiye ait olabilirdi. Önce Ashley'in elini bırakarak sesin geldiği tarafa döndü. Sonra Eragon'a dönerek bir süre süzdü. ''Ben öncelikle bakanlığı gözleyen birini ayarlamayı öneriyorum. Bilgi olmadan yaplan plan tutarlı olmaz.'' | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 12:00 am | |
| Koca bir bardak ateş viskisinden sonra Eragon'un sesiyle irkildi. Hala ayıktı. O Searlus gibi çabuk etkilenmezdi içkiden. "emir emirdir!" diye mırıldanarak geri gittiğinde gerinerek esnedi ve eski sandalyesine attı kendisini. Searlus'la göz göze gelmemeye çalışıyordu. Ashley ise, onu kıskansada sevmişti. "Bence bir süre daha bekleyelim." diye atladı ve devam etti "İçimizden birisini casus olarak gönderebiliriz." | |
| | | Ashley Tisdale
Mesaj Sayısı : 78 Yaş : 30 Rp Partneri : Searlus Gaius L'Ombre Mücadelede Tarafı : Tisdale Ailesi En Belirgin Özelliği : Slytherin Mezunu Kayıt tarihi : 29/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 12:05 am | |
| Ashley Eragon'a doğru bakmaya başlamıştı.''Evet bir Ölüm Yiyenim ve ölüm yiyenlerin başı olduğunu bilmiyordum.Ben tam olarak Tom Riddle zamanında ölüm yiyen olmuştum.'' ağzı kurumuştu ve ateş viskisinin son damlasını da az önce yudumlamıştı.
''Eh, yarına kadar güzel bir plan yapacağım.Ama şimdi gitmem gerekiyor gerçekten çok yorgunum.İyi geceler Euriel,Eragon ve.... Searlus.'' O sırada Searlus'a söyledikleri karşısında evet anlamında gülümseyerek göz kırptı.Daha sonra sandalyesinden kalkıp dışarı hızlı adımlarla yürümeye başladı.Dışarı çıkar çıkmaz temiz havayı içine çekip simsiyah tozbulutuyla ortadan kayboldu.
out:Ya çıkmam lazım özür dilerim arkadaşlar hepinize iyi geceler.
| |
| | | Eragon James Black
Mesaj Sayısı : 494 Yaş : 34 Rp Partneri : Vanessa S. Peter Mücadelede Tarafı : Black En Belirgin Özelliği : Ölüm Yiyen Başkanı Kayıt tarihi : 03/11/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 12:25 am | |
| Eragon herkesin fikrini aldı sonra onaylarmışcasına başını salladı.Ardından onlara gülümsedi. ''İyi tamam bakanlığa casus olarak searlus bu konuyla ilgilen haftaya kadar'' dedi gülümsedi.Belkide onları tekrar yanlız bırakması gerekecekti.Çünkü onların beraber olmalarını istiyorlardı.Belki birbirlerini tekrar sevebilirlerdi.Gerçi aşktan nefret eden Eragon bu zamanlarda dünya güzeli bir kıza aşık olmuştu.Eragon hafif bir gülümsemenin ardından ''ashley jamie alınmayın searlusu bir kaç nedenden dolayı seçtim aklımda bir plan var yarın anlatırım şimdi gitmem gerekecek'' dedi ve onları orada bıratı.Dışarıda müthiş derecede soğuk vardı.Cüppesini düzeltti ve oradan arkasında kara toz bulutu bırakarak cisimlendi. | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 2:44 am | |
| O mu seçilmişti? Yanlış duyuyor olmalıydı. Kulaklarına biry kaçıp kaçmadığını kontrol etmek adına içinde bir dürtü duydu. Ama buna ister istemez karşı koydu. Ölümyiyen başkanı ona güveniyor muydu gerçekten? Neden seçilmişti peki? Bunu neden yarın açıklıyordu. Açıklamayı dumak için yarını bekleyemezdi. Meraktan ölürdü Searlus. Beklemekten nefret ederdi zaten. Belki de kendisinin ölüm yiyenlikten başka şansı olmayacağını düşünüyordu artık. Yani onu görevlendirmesi Searlus'a olan güveni değil kendine olan güveniydi kesinlikle. Eragon kendini Lord Voldemort'ta bile üstün görüyordu. Dememiş miydi bunu az önce? Ölümünden sonra bile insanları adı ile korkutan Voldemort'tan daha ii bir hayatı olacağını düşünüyordu. Bu konuda kesin bir şey söyleyemezdi ama karanlık tarafta bile sevginin varlığının olduğunun farkında olan biri kesinlikle sevgi dahil her türlü duyguyu reddeden biriden daha avantajlıydı babasından öğrendiğine göre. Ama ne fark ederdi ki. Babası lanet olası bir ölüydü sonuçta. Ruhunun sığlıklarında ölmüştü ilk başta. Onun tüm zekasının tüm inceliğine ve tüm bilgisine rağmen ne kadar bağnaz olduğunu çok iyi anımsıyordu. Sonuç olarak o da değişime direnen herkes gibi sabit kalmış ve orada kapana kısılmıştı. Sonra da Searlus en kötü ölümün ruhun ölümü olduuna emindi. Bu düşüncelerinden ve şaşkınlığndan sıyrılıp başını salladı. ''En fazla bir hafta içerisinde bilgileri ulaştıracağım.'' diye mırıltılı bir sesle cevap verdi. Sonra onun cisimlenişini izledi. Karanlık tarafın onda fazla yoğunlaştğının en büyük kanıtı buydu kesinlikle: Cisimlenme şekli. Ardından bıraktığı simsiyah bulutlar ve teknsiz şaklama sesi. Kesinlikle Searlus'un kendini adayamayacağı kadaradamıştı karanlığa kendini. Ama lanet olası muggle ve bulanıkları öldürmenin anlamını gene de anlamıyordu her ne kadar karanlık tarafa byük bir saygı duysa da. Bunun yükselmk ve güçlenmekle nasıl bir alakası olabilirdi ki? Searlus'a kalsa sadece kendisine karşı çıkanların canına okurdu. Geri kalansa bulanık da olsa potansiyel yardakçıydı sonuçta. Az önce çıkma teklifi ettiği Ashley, Eragon'u yanıtladı. Sonra uykusunun geldiğinin bahane ederek kapıya doğru yöneldi. Teklifi kabul ettiğini eklemeyi unutmamıştı kendisine dönerek. Searlus o daha kapıdan çıkmadan ayağa fırladı ve peşinden seğirtip kolundan tuttu. ''Önce vedalaşmayacak mıyız?'' dedi ona. Sonra onu kendine çekip yanağından öptü. Fransız öpücüğünü düşünmüştü başta ama oun daha özel bir zamana kalmasını istemişti. ''Güle güle birtanem. Yakında görüşürüz. Bağıran barakada. Akşam saat onda bekliyorum.'' Sonra kolunu bıraktı ve Jamie'ye döndü. ''Hoşçakal'' dedi yavaş bir sesle. Sonra ekledi her ne kadar titrememesi için uğraşsa da başarılı olmayan bir sesle. ''Eski dostum.'' Hafifçe ürperdiğini hissetmişti. Neden onu hiç sevememişti Jamie? Neden her türlü uğraşısına rağmen onun nefretini yoketmeyi başaramamıştı. Kahverengi gözlerinde gözyaşının ışıltısı belirdi. Ama ağlamayı gururuna yakıştıramıyordu. Parmakları ile sinüslerine basınç uyguladı. Bu, kendine hakim olmasını sağlıyordu. Sonra Jamie'ye doğru bir adım atarak olduğu yerde buharlaştı. | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 4:39 pm | |
| Hiç birine veda etmemişti Jamie.Sessizce üçünün de gitmesini beklemişti. Ayrılığın getirdiği şok, çok ama çok istediği görevin Searlus'a verilmesiyle daha da artmıştı. Dişlerini sıktı. Searlus'tan nefret ediyor olmalıydı. Kendisini terketmiş, ayrılmalarından sadece dakikalar sonra bir başkasıyla çıkmaya başlamıştı. "Yoo, gerçekten sevseydi böyle bir şey yapmazdı." dedi kendi kendine. Ah! Görevi almasını saymıyordu bile. Gitmek için ayağa kalktı fakat gidecek bir yeri olmadığını hatırlayınca tekrar oturdu. Nereye gidebilirdi ki? En azından biraz dolaşabilirdi. İKinci kez ayğa kalktığında buranın sahibi dik dik kendisine baktı. Ardından başında şimşekler çaktı. Hesabı ödemeliydi. "Ne centilmen erkekler ama, hesabı bana bıraktılar." Hafif bir hıh sesi çıkarttıktan sonra cisimlenerek meydana gitti. | |
| | | Deny Fear 1.Sınıf Hufflepuff Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 468 Yaş : 29 Rp Partneri : !!!Bekarlık Sultanlıktır!!! Mücadelede Tarafı : elimizde kalmadı En Belirgin Özelliği : 2/B Kayıt tarihi : 24/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 5:58 pm | |
| out = Buda buradaki 100. mesaj | |
| | | Eragon James Black
Mesaj Sayısı : 494 Yaş : 34 Rp Partneri : Vanessa S. Peter Mücadelede Tarafı : Black En Belirgin Özelliği : Ölüm Yiyen Başkanı Kayıt tarihi : 03/11/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ara. 30, 2007 6:20 pm | |
| | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ocak 19, 2008 2:56 pm | |
| Gelinliği seçerken evdeki arşive bakması yeterdi. Sonuçta ailesi köklü bir aileydi ve evlenen de çok olmuştu. Yüzük olarak ise yni bir şey almayı düşünüyordu. Bu düşünce ile Diagon yoluna cisimlendi eve kısa bir uğramadan sonra. Bir yandan da Jamie ile bir kere daha karşılaşmayı umuyordu. Belki de onu yeniden görmesi düşüncesini değiştirecekti. Belki de bir hata yaptığının farkına varacak ve her şeyden vazgeçip onunla egzotik bir ülkeye kaybolacaktı. Ne de olsa Kristin'e bir şekilde malını yönetemeyecek hale gelmesi halinde yüklü bir güvence bırakmıştı. Bankaya uğradı önce sonra da bir mücevher mağazasına. Bütün unlar kafasında hızlı film çekimi gibi geçmişti. Normalde öyle değildi ama algıları o kadar gerçekten kopmuştu ki. Elindeki paketi cebine yerleştirdi yavaş br şekilde. Sonra gözlerini yumdu ve oradan buharlaştı. Yeniden belirdiğinde aklından geçenin, arzu ettiğinin ne olduğunu bilemeyecek haldeydi. Gözlerini erakla açtı ve biribirinden pis görünümlü büyücülerle karşılaştı bir an Knockturn yolunda sanmıştı kendini ama barmeni görünce içi rahatladı. Masalardan birine yerleşerek barmeni çağırdı. ''Bir ateş viskisi lütfen sek olsun.'' | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ocak 19, 2008 4:05 pm | |
| Yürüdü,yürüdü ve yürüdü. Gelip geçen insanlara aldırmadan, etrafına bakmadan yürümeye devam etti. Ne zamandır yürüdüğünü bilmiyordu? Acıyordu bir yerleri ama neresi olduğunu tam olarak kendisi de anlayamamıştı. İçinden bir ses kalbinin sızladığını söylüyordu fakat bir başka ses yalanlıyordu onu çığlıklarla. Daha yeni tanıştıklarında onu hiç sevmemişti aslında. İyi bir dosttu ama sevgili olarak hiç onu hayal etmemişti. Aşık değildi ona. Sonra çıkmaya başladıklarında her şeyi zamana bırakmıştı. Onun çıkma teklifini neden kabul ettiğini tam olarak bilmiyordu bugün bile, belki reddederse Searlus'un gideceğinden korkuyordu, onu kaybetmek istemiyordu. İtiraf etmeliydi ki Searlus'u hiç arzulamamıştı, onu hiç istememişti. Ve büyütmesi için zamana ektiği sevgisi bir gün filizlenmişti. Searlus'un onun için alışkanlık olmadığını, alışkanlık sandığı o şeyin aşk olduğunu anladığında ise çok geçti. Her ikisi de yıpranmıştı artık. Şimdi ise biliyordu Jamie, Searlus onun her şeyiydi, sevgilisi, dostu, aşkı, dünyası, evi, yaşaması için tek sebebi... Dünyası başına yıkılmış, evi yakılmış ve ölmüştü işte. Aniden durdu. Etrafına baktı birisini arar gibi. Diagon kalabalıktı bugün. Dükkanı açmalıydı ama canı hiç istemiyordu. Zaten Leila da izinliydi ve tek başına dondurma yemeye gelen sümüklü veletlerle uğraşmak istemiyordu. Aslında hiçbir zaman bir dondurmacı olacağını hayal etmemişti. Bu işi normalde yapmazdı zaten, sadece etraftaki ölüm yiyen dedikodularına karşı kullanıyordu bunu. Bu iddialara -aslında gerçeklere- hangi ölüm yiyenin bir dondurmacıyı işleteceğini ve orada bulanık, safkan ayrımı yapmadan bütün çocuklara hizmet edeceğini söylerdi. Canı sıkıldı aniden, nefes alamadığı hissetti ve anladsı ki Searlus onun oksijen kaynağıydı. Gözlerinin dolduğunu hissetti ve hemen koluyla sildi. Bitmişti artık, her şey gibi bu aşkta bitmişti. Eğer içinde ufacık korku ve nefret olmasaydı haykırırdı Searlus'a dur gitme, nereye gideceksin beni bırakıp ve izin verirdi ilk defa birisine gerçekten kendisine sahip olmasına. İlk defa boyun eğerdi. Eğer bilinmeyenden korkmasaydı... Ama Searlus'ta da suç vardı, eğer biraz daha sabretseydi feraha ulaşacaktı ikisi de. Korkmasaydı Jamie'den, şüphelenmeseydi ondan, onun annesi gibi olmadığını, asla ona işkence etmeyeceğini anlayabilseydi... Jamie istemez miydi onun her adını andığında gülümseyebilmeyi? Sonsuza dek sevmek zorunda değildi Jamie'yi, sahibi değildi Searlus'un, sadece sevgilisiydi. Sevgisi ölmüştü belki de, öldürmüştü Jamie onu. Ama yine de kaldırım bir otelden ayrılır gibi gitmeseydi, sözü hiç uzatmadan doğruları söyleseydi, daha iyi olmaz mıydı? Ayrılmak zaten yeterince zordu. Hayatının en kötü gnü haline getirilmesi ise bunun en berbatıydı. Bu düşüncelerle meydana cisimlendi. Domuz kafasına gidip içmek istiyordu, düğün saati geldiğinde de malikaneye gidip odasına kapanacak ve uzun bir süre çıkmayacaktı oradan. Domuz kafasından içeriye girdiğinde kirli havayı ciğerlerine çekti. Biraz sarhoş biraz aşık olmak istiyordu. Sonra gözlerine masalardan birnde oturan Searlus takıldı, gerisin geriye dönmek, kapıdan çıkmak ve koşarak uzaklaşmak istei ama bacakları kıpırdamadı. Zaten bunu yapmamalıydı, artık sonsuza dek dost olacaklarsa kaçamazdı ondan. Bir müddet durduğu yerden kendisini fark etmemiş Searlus'u seyretti be gözleri sevgiyle, şefkatle kısıldadı, dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm çıktı ortaya. Onun yanına gitmek istiyordu ama aynı anda yüzünü bile görmek istemiyordu. Biliyordu ama dostunun(!) yanında olmalıydı son özgür saatlerinde. Yüzüne dostane bir ifade yerleştirmeye çalıştı ve masaya doğru yürüdü. O masaya oturmadan önce barmen bir bardak ateş viskisi getirip koydu. Masanın tam yanında ayakta duran Jamie'nin kaşları hafifçe çatıldı ve bardağı Serlus'un almasına izin vermeden alarak içti. Daha sonra onun tam karşısına oturarak göz kırptı. Sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi davranacaktı aralarında. Başka çaresi yoktu onu unutmak için. "Tanrı aşkına Sea, bir kaç saat sonra evleneceksin ve sen içiyorsun. İçkiye dayanıklı olmadığın konusunda seni nasıl ikna edeceğim? Düğünde sarhoş olup etrafı dağıtmanı kimse istemez, değil mi?" dedi dostane bir gülümseme ile göz kırmarak. Sea, yalnızca dost oldukları döneme ait, Jamie'ye çok uzak kalmış bir kısaltmaydı ve şimdi bu kısaltmayı söylerken sanki bir ölü canlanmış gibi hissetti kendini, yine de istifini bozmadı. Karşısındaki adam anki onu terk etmemeiş, işkence yapmamış, sanki hiç birlikte olmamış gibi devam etti. "Eee, hazırlıklar tamam mı? Gelinlik, yüzük, saçma formaliteler..." Şen bir kahkaha attı ve genç adamın el koyduğu içkisinden bir yudum daha aldı. | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ocak 19, 2008 4:47 pm | |
| İçkisinin önünden alınmasına normalde kızardı. Ama kızmamıştı. Bunu yapan Jamie idi. Ona kendisini sevmemesi dışında hiç kızamamıştı ki. Yüzüde tatlı bir tebessüm belirdi. Artık ondan kenini sevmesini istemeye hakkı kalmamıştı. Dolayısı ile ona karşı kızgınlığı, öfkeside kalmamıştı. Geçmişse artık geçmişteydi. Didiklemenin anlamı yoktu. Bu sefer dostu olarak gülümsüyordu ona yeniden. Ona çıkma teklifi yapmak gibi bir hatayı yapmamalıydı. Tatmamalıydı o enfes tenini. Çekmemeliydi doyasıya ama hiç bir zaman doyamacağını bilerek kokusunu içine. Sadece dost olmalıydlar her zaman. Birbirilerine hayat vermekle yetinmeliydiler. Garson ikinci bir içkiyi önüne koyarken ona meydan okur gibi bakarak bardağı kavradı. Onu dudaklarına götürerek içkinin acımsı, yakıcı tadını yuttu. ''Aslında nihahın sonunda rezalet çıkarmak lazım. Sonuçta...'' sustu bir an. Sözlerine yeniden başladığında sesini alçaltmıştı. ''Ayrıca birini öldürmek içince daha kolay oluyor. İçki insanda vicdan bırakmıyor.'' Bakanlıktakileri kasdetmişti. Oradakilerin kafasına yeşil ışık çakmak ve ifadesiz yüzlerine şahit olmak daha kolay olacaktı. Ayrıca Jamie'nin peşinden sürüklenerek daldığı bu tehlike ayık olmayan kafa ile daha katlanılır hatta heyecan verici bir hal bile alıyordu. Dudaklarına dayadığı içkinin tadındaki acılık Jamie'nin gözlerinin mavisine, gözlerin içerisindeki alev gibi parlayan acı aşk ateşi de içkinin yakıcılığına karışıyordu. O gözleri içki gibi içmişti yıllardan beri. Jamie onun içkiye dayanıksız olduğunu sanıyordu. Oysa bilmiyordu ki onunla çıktığından beri içkinin tadına bakmadığı gün yoktu. Onun karşısında içtikleri de sarhoşluk sınırının son bardakları olurdu hep. Şimdi bunu açıklamaya gerek görmüyordu. Ne deolsa artık kendini yırtarcasına çabalaması gereken ilişkisi yoktu onunla. İçkinin dibine varmıştı. ''Bazen ne istiyorum biliyor musun?'' diye başldı söze garsona gelmesini işaret ederken. ''Senin anlattığı kişiler gibi ruhsuz, duygusuz ve birlikte olduğu kadınları sadece mal gibi gören biri olmayı ve seni bir kere de onların gözünden görmeyi istiyorum. Bilmek istiyorum onların seni nasıl bırakıp gidebildiklerini? Seni terk ettim ama terk edemiyorum şimdi. Senden ayrıldım ama ayrılamıyorum.'' Sesi kısık ve sakindi. Sanki Jamie ile özel, koyu bir sohbete dalmış gibiydi. Garsonun tazelediği ate viskinden bir yudum daha aldı. Kendini az da olsa uyuşturmak istiyordu. ''Bu yaptığım nikaha hazırlık değil sadece. Tek yapmam gereken formalite evliklikle ilgili değil. Sen orada olmayacaksın ve ben tek başıma, senin desteğinden mahrum savaşacağım orada. Ölürsem ne mutlu bana ama biliyorum ki kabuslarıma yeni yüzler eklenecek. Delirmeme az bir ramak daha kalacak.'' Temkinlilik adına etrafı dikkatle süzüyordu konuşurken. Sonra gözlerini masmavi yanan, mükemmel gözlere dikti. ''Sen nasıl katlanıyorsun buna? Avunabiliyor musun gerçekten bir tanesinin seni terk etmesi yüzünden hepsinin kötü olduğu masalına? Ben işte bu kadar dar görüşlü olamıyorum. Yanlış anlama seni takdir ediyorum gerçekten. Sonuçta bu tür meselelerde dar görüşlülük ve bencillik erdem olur.'' İçkisinden kafasına dikrek kocaman bir yudum daha aldı. Yakıcı sıvı cidden iyi gelmeye başlıyordu ona. | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 C.tesi Ocak 19, 2008 5:43 pm | |
| Nereden çıkmıştı bu konu? Bilmiyor muydu Searlus bu konunun Jamie'yi yaraladığını, zaten henüz kapanmamış yarasını kanattığını? Suratı asıldı ve Searlus'un ayrılıkla ilgili sözlerine sert bir şekilde cevap verdi. "Ama ayrılmalısın." Devam etti ardından eski sevgilisi tek dostu. Nikahtan bahsediyordu şimdi de, Jamie'nin yanında olmayacağından... Bir şey söyleylemek için dudaklarını araladı fakat vazgeçti, sona sakladı. Zaten Searlus'ta devam etmişti konuşmaya ve dönüp dolanıp aynı konuya gelmişti. Jamie'nin geçmişini neden bu kadar kurcalama gereği duymuştu aniden? Çıkarlarken bile merak etmediği bu konu neden şimdi ilgilendiriyordu onu? Asık suratında aniden garip bir tebessüm belirdi. Küçümseyici, anaç bir gülümsemeydi bu. Mavi gözlerini onun kaverengi gözlerine dikti. Onun gözlerinde kaybolmak, boğulmak istermişçesine derinlerine baktı. "Bir tanesinin terk etmesi yüzünden mi?" diye sordu kısık sesle tıpkı onun gibi. Fransızca konuşuyordu şimdi ve konuşmasının devamına da anadilinde devam edecekti. Bilmiyordu Searlus, bir tanesi tarafından değil, bugüne kladar birlikte olduğu tüm erkeklerin onu terk ettiğini, adice suratına aslında hiç sevmediklerini söylediklerini... Onların tıpkı annesi gibi Jamie'ye işkence ettiğini, en azından kalbine işkence etmişlerdi. "Sevgililerinden biri hiç suratına utanmadan, aksine büyük bir zevk alarak her şeyin bir oyun olduğunu söyledi mi? Bana söyledi ama bir tanesi değil hepsi..." Yüzündeki gülümsemeyi silmemeişti her şeye rağmen. O küçük tebessümden güç alıyordu. Bardağı iki avcunun içine aldı ve başını hafifçe eğerek içkisine bakmaya başladı. "Her dafasında başka bir umutla sarılıyorsun yeniye. Sıkı sıkı sarılıyorsun ona, elindeki her şeyi veriyorsun belki de ama sonra bir bakıyorsun gidivermiş işi bitince. Ardına bile bakmadan." Hala Fransızca olarak devam ediyordu. Bardağı kafasına dikti ve bir dikişti hepsini içti. İkinci bardağı istemiyordu ama, ayık kalmalıydı. Gözlerini tekrar onun gözlerine kenetledi ve öne çıkarak masaya dayandı."Her gidiilerinde hepsi kalbimden ufak parçalar söküp götürdüler, canımın acımasına bakmadan. Sonra bir baktım ki hepsi aynı, bunu çok geç fark ettim. Hepsinden nefret ettim bu yüzden, aynı oldukları için, benimle oyun oynadıkları için, kalbimi söküp götürdükleri için teker teker. Evet, böyle avundum, evet belki dar görüşlüyüm ama en azından böylelikle acım biraz daha hafifledi." Hafifçe boğazını temzledi gülümsemesi yavaş yavaş silinirken ve ateşli ama kısık bir sesle devam etti. "Sonra kalbimin son parçasını kendime saklarken sen çıktın ve sana verdim o son parçayı da. Yalnız sen diğerlerinden farklıydın, oyun oynamıyordun. Biliyor musun ilk başta senin gerçek olduğuna inanamadım! O kadar mükemmeldin ki! En azından bugüne kadar benim karşıma çıkanmalara göre... Terk edip terk edememek yoktur Searlus, eğer varsa bugüne dek hepsi yaşamıştır aynı şeyi, en azından bunu umuyorum ama yoktur. Terk edip gidememek vardır ve sen sadece gidemiyorsun. Gitmek için hazırlanıyorsun fakat. Gideceksin yakında kalbimin son parçasını da beraberinde götürerek..." Sustu. Kısa bir sessizlik olmuştu. Derin bir iç çekti. "Bu konuyu katalım, ha? Eski meseleleri deşmemeize gerek yok. Aramızdaki şeyleri de hallettiğimizi sanıyorum!" | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ocak 20, 2008 1:32 am | |
| Bu dili anlamakta artık zorlandığını şaşkınlıkla fark etti. İmkansız olan gerçekleşmişti. Fransızcayı unutmuştu sanki. Bir süre Jamie'nin yüzüne boş boş bktı konuşulan dilden bir şey anlamayan bir yabancı gibi. Kahverengi gözleri sanki boşlukta kayıyordu. Dudakların ısırdı anında dediklerini aslında anlıyordu hem de çok iyi ama Fransa'yı, aile anılarını, hiç kimseyi hatta bir fareyi bile ezmemiş olan Searlus'u silme çabalarının bir sonucu olmalıydı bu büyük ihtimalle. Ve Jamie'nin yüzündeki küçümseyici gülümseme... Dayanamıyordu işte buna. Oysa ona ilişkilerinden bahsetmemişti sadece. Ona kendi içini açmıştı. Amacı temcit pilavını yeniden öne ürmek değildi. Ona içinden geçenleri anlatmak istemişti. Korkularını, üzüntülerini ve pişmanlıklarını hatta insanları içine sürüklendiği şey yüzünden öldürmek zorunda kalmasının verdiği vicdan azaplarını. İçkisinden büyük bir yudum daha aldı. Anlaşılan yanlış kişiye söylüyordu bunları. Değil yakın bir dostu bir arkadaşı bile yoktu içini dökeceği. Bu niteliğe uyacak son kişiye çıkma teklifi etmişti ve bu sayede onu kaybetmişti. Bardağı masaya koydu. ''Anladım.'' diye mırıldandı kendi dilinde. Aksanı hafif İngilizlerinkine mi benzemişti ne? ''Bu dünyada endişelerimi açıklayacağım kimseyi bulamayacağım. Kimseye korkmadan bu durumdan ne kadar nefret ettiğimi anlatamayacağım. Eğer sana bahsettiklerimi ölüm yiyenliği seçmiş birine açıklasaydım beni acımadan ihbar eder sonra da öldürürdü. Eğer bu yolu seçmemiş birine anlatsaydım. Sonum azkaban olurdu. Sana anlattım sen de bana karşı savunmaya geçiyorsun sonra da beni susturuyorsun. Çünkü sen de bu olayda en az benim kadar yaralandın. Tarafsız olmanı bekledim sanki ah ne aptalım.'' Kirli ve lekelerle dolu içki bardağını elinde sıktı. Parmakları bu sıkışın etkisi ile beyaz beyaz boğumlanmıştı. ''İçimde ben yaşadıkça asla bitmeyecek bu meseleyi deştiğim için üzgünüm. Seni ben terk etmeyeceğim. Bunu yapamam. Sadece kapıyı açıp, çekip gitmen için neden oluşturabilirim. Bunda da sanırım son derece başarılı oldum.'' Ayağa kalktı. Sonra içkisinin son yudumlarını da içine çekmişti. ''Eğer konuşmayacaksak bir şey ki benim gündemim belli sen de onu istemiyorsun.'' Elini kaldırıp gözleri ile barmeni aradı. Sonra ingilizce olarak bağırdı. ''Hesap lütfen!'' Sonra Jamie'ye baktı. Gözlerinde ne kırgınlık vardı ne de başka bir şey. ''Seni rahatsız ettim biliyorum. Beni affet Euriel. Sanırım ikimiz de yalnızlığa mahkumuz artık.'' Dedi fransızca olarak. Ah hala dost muydular? Bu mümkün olabilir miydi? Aralarında yaşanmış onca şeye rağmen birbirilerine güvenebilir miydiler? İnsanın yanılma kapasitesi anlaşılan bildiğinden de fazlaydı. Ama gene de düşünmesi endişelenmesi gereken diğer ayrıntı daha vardı. Eğer işin içinde Jamie olmasaydı bu grupta bir gün bile dayanmazdı. Daha ilk günden öldürülmeye bile aldırmadan saldırırdı şimdi hayatını feda edeceği bu kişilere. Ama ne yazık ki Jamie umurundaydı. Diğer ölümyiyenleri ihbar etmesi vicdanını geici süre rahatlatsa bile ona Azkaban yolunu açardı. Şimdilik bunu göze alamıyordu. Ama biliyordu ki eninde sonunda değil bir Jamie'yi on tanesini birden feda edecek hale gelecekti. Bunun farkına varınca dudakları gerildi. Sanki yenilmiş gibi yerine oturdu yavaşça. Gözleri iri iri açılmıştı. Sesi kısıktı konuşmaya yeniden başladığında. Kendini eski Searlus gibi hissettiği dilde konuşmak istemiyordu bu sefer. Kendisini silip atan İngilizce ile devam ediyordu. ''Ah hayır burada bitirmemem gerekiyor sözümü. Korkuyorum, giderek daha fazla korkuyorum. Sana bir sorum olacak Euriel. Sen de diğer ölüm yiyenler gibi ol bence bana karşı. Ben görüşlerine karşı büyük bir tehdit olabilirim. Zararsız gibi görünüyor olsam da bilirsin bilgi büyük bir güçtür.'' Sonra elini uzatıp onunkileri buldu. Sıkıca kavradı avucunda onun ellerini. ''Eğer durum böyle olursa ihbar eder misin beni? Yapar mısın bunu? Sorabileceğim bunu tek kişi sensin. Sana olan aşkım bile beni kasıp kavuran şu acıyı giderek daha zor dindirir oldu. Günün birinde sana zarar gelmesinden çok birinin daha ölmemesini hesaplıyor olabilirim. Onlardan hoşlanmamam bile sebep olduğum acıları içimde hissetmeme engel olamıyor.'' Yüzünde birinden bir iyilik isterken takındığı ifadesi belirmişti. Sözlerine fransızca devam etti. Çünkü bir anlığına eski Searlus olmuştu. Sanki kimseyi öldürmemiş kimsenin hayatını mahvetmemişti. ''Eğer öyle bir durum olursa beni onların ellerin bırakma. O gün benden nefret ediyor olacağın için sözü şimdiden almak istiyorum senden. Beni öldüren sen ol. Lütfen. Tıpkı iki ay önce bizi özlediği için ziyaretimize geldiğinde ölüm yiyen olduğumuzu keşfeden zavallı Nicholas'a yaptığımız gibi.'' Ellerini iyice kavradı Jamie'nin. Ona Euriel diye hitap ediyordu ama bu dostum anlamına hiçbir zaman gelmemişti. Ona ilk gördüğü andan beri aşıktı çünkü. Ona bu adla sesleniyordu çünkü o ilk gördüğü andaki gibi ulaşılmazdı artık. Ona ulaşmaya kendi elleri ile engel oluyordu bu sefer. | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ocak 20, 2008 2:12 am | |
| Nicholas... Hala Jamie'nin kabuslarına giriyordu zavallı eski dostu. Halbuki ne çok severlerdi Searlus ile Nicholas'ı. Pişmanlık duyduğu tek cinayetiydi Jamie'nin. Elleri Searlus'un avuçlarının içindeyken tek tek onun söylediklerini dinledi. Kaşları çatıldı aniden. İçinde Nicholas için duyduğu pişmanlıktan daha büyük bir pişmanlık belirdi. Searlus'u asla bu grubun içine sokmamalıydı, anlamalıydı onun bunu kaldıramayacağını. Fakat ondan bir şey saklayamadığı için -Searlus Jamie'nin hala bilmediği bir biçimde ölüm yiyen olduğunu öğrenmişti- onu da ölüm yiyenlerin arasına sokmuştu. Lordun emir açıktı aslında, ölmeliydi Searlus ve Jamie olmasaydı belki de çoktan ölmüştü. Onun elleri arasındaki eli terlemeye başladığında çekti hızlıca ellerini fakat terlemesi değildi asıl neden. Vücuduna yayılan sıcaklıktı. "Ne dediğinin farkında mısın sen?" dedi hararetli bir şekilde anadilinde. "Eğer dediğini yapacak olursan bırak seni öldürmeyi, ben de ölürüm. Ağzımı açıp tek kelime etmeme izin vermeden öldürürler beni. sana güvenmediklerini biliyorsun. Ölüm yiyenlern seni öldürmemesinin tek sebebinin de sana kefil olmam. Eğer böyle bir şey yapacak olursan beni de seninle sanırlar." Kelimeler ağzından çıktıktan sonra ancak farkına varıyordu neler dediğinin. Sanki Searlus ölürse umurunda olmazmış ama kendisinin onun yüzünden ölmesine asla izin vermezmiş gibi konuşmuştu. Elini alnına vurdu pişmanlıkla. "Seni asla katmamalıydım bu gruba, asla karıştırmamalıydım. Anlamalıydım asla böyle bir şeyi kaldırabilecek kadar güçlü, iradeli olmadığını. Ama sen istedin böyle olmasını, eğer bıaksaydın beni, neler yaptığımı merak etmeseydin..." Elini alnından çekti ve çatık kaşlarla ama çaresizlik içinde baktı Searlus'a. Tam gözlerine baktı, daha derinlere hatta sanki onun aklından geçenleri okumak istermişçesine. "Yapar mısın bunu gerçekten? Aptal bir bulanık uğruna beni, bizi feda edebilir misin? O kadar mı nefret ediyorsun bizden." | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ocak 20, 2008 2:11 pm | |
| Biliyordu başına gelecekleri. Öğrendiğinde onun ölüm yiyen olduğunu anlamıştı bunu. Eninde sonunda bukıvama geleceğini, onları tanıdıkça onlardan aslında daha çok nefret edeceğini, en iyi adamı oynasa da bu duruma en dayanamayanının o olacağını önceden görmüştü. Bunu Jamie'ye söylememiş miydi sanki? Ona Searlus'un bunu bildiğini gizlemesini söylemişt ilk başta. Daha güvenliydi böylesi. Ne de olsa içlerinde bir zihnefendar yoktu Jamie'nin anlattığı kadarı ile. Aklını okuyamazlardı. Ama sonra onun o bitmek tükenmek geceleri getiren kaybolmaları... Katlanamamıştı sevdiğinin hayatının onun müdahalesi olmadan kayıp gitme ihtimaline. Kaldı ki onun ölüm yiyen olduğu ortaya çıkarsa biliyordu ki kendi de suçlanacaktı. Ya beni öldür demişti ona sonradan. Ya beni öldür ya da beni de almalarını sağla gruba. Her gece ölmektense bir kereliğine ölmeyi seçmişti. Jamie'nin hayatını tehlikeye atacağını nerden bilebilirdi ki? Searlus'u bir mütteffik olarak değil de düşman olarak göreceklerini her zaman. Eğer bilseydi böyle olacağını en baştan yapardı yapması gerekeni. Jamie'ye bir uyku iksiri verir -şu neredeyse ölü gibi uyutandan- ardından ülkeyi terk ederdi. Ve sonra da Jamie ondan nefret etse bile ona zarar gelmemesi adına iznirdi bildiğ tüm büyülerle. Ne de olsa yaşamak için gereken tüm donanım vardı Searlus'ta. O bir şifacıydı, biliyordu sağlıklı kalmanın yollarını. Belki de onu afedene kadar Jamie içeceğine biraz sakinleştirici katardı. Bir şekilde durumu idare ederdi ya da o, Searlus'u öldürmeyi seçer gene kurtulurdu işin içinden. Jamie için iki yanı da karlı olurdu yani. İçki bardağını elinden bıraktı. Boş kalan diğer elini de onunla beraber kucağına çekmişti. Yüzünde bariz bir endişe vardı. ''Böyle olacağını tahmin etmemiştim. Bunu bana daha önce söylemedin Jamie. Neden onların hala bana güvenmediğini söylemedin bana? Yalnızca sana güvendiklerini bilmemi istemedin?'' Gözlerini yeniden Jamie'ye diktiğinde gözlerinde bu sefer endişe değil öfke okunuyordu. Anadilinde konuşuyordu ve bu dilde devam etti. Ama bu sefer sesi sert, kelimeleri tekdüze ve dili acıydı. ''Sen ne diyorsun hem? Ne yaptığını merak etmemek mi? Ah ne zavallıca bir suçlama! Sen merak etmez miydin ortadan kaybolsam birdenbire. Sonra bu ortadan kaybolmanın sonunda bariz şekilde yaralanmış dönseydim. İradesiz olduğumu söyledin, güçlü olmadığımı. Söyle bana güç nedir sence? Zararsız insanları bir grup aptaldan yola çıkarak aynı kategoriye koymak mı? Zavallı çocukları korumak yerine onları öfkene yenik düşerek öldürmek mi? Yoksa! Yoksa en ufak sevgi bile duymadığın bir sersemin emrine girip bir dediğini iki etmemek ve ondan korkmak mı? Bunlar güç ve irade ise ben güçlü ve iradeli olmayı istemiyorum. İnan bana işin ucunda sen olmasam bir gün bile dayanmaz Eragon'a asamı çekerim hemen şimdi.'' Sonra öfkesi dinmiş gibi sustu ve derin bir nefes aldı. Neredeyse sakinleşmiş bir sesle devam etti. Ama kaşları hala çatıktı. Bakışları Jamie'nin gözlerine çivi gibi çakılmıştı. ''Seni seviyorum biliyorsun. Ama insanları öldürmeni ve onları hep bir tutmanı hiç bir zaman sevmedim. Evet nefret ediyorum. Hepinizden senin bile ölüm yiyen kimliğinden hatta kendimden bile... Ve o bulanık dediklerinden daha çok hakediyor bu saydıklarım nefreti. Ben belki senin uğruna yanlışı bilerek yaptım. Ama biiyordum tamam mı? Yanlış ve doğruyu her zaman ayırt ettim ben. Sen belki gömedin ama onlarla beraber ben de öldüm. Senin bir parçanı seni terk edenlere bırakman gibi ben de onlarda bıraktım parçalarımı. Henüz de o parçalar bitmedi. Hatta büyük bir kısmı sende artık onları sen harcıyorsun. Bu sayede nefretime yenik düşmüyorum bize olan. Ama bunun uzun da sürmeyeceğini biliyorum. Bir gün değil onlarcasına gerçekten de bir aptal meleze bile değdiğinizi düşüneceğim.'' Konuşmasını bitirdiğide nefes nefese kalmıştı. Şimdi Eragon gelip onları bu halde görse. Neler olurdu kim bilir? Başka zaman onun yalnızca kendisini öldüreceğini sanırdı ama şimdi biliyordu ki Euriel'in sonu da bu yüzden olacaktı. Şimdilik bu sonu istemiyordu. Yalnız kendi için değil Jamie için de. Sonra aklına bir şey dankladı. ''O halde... Merlin aşkına! Şimdi anladım sanıyorum Eragon'un neden bizi yeniden bir araya getirmeye çalıştığını. Benim güvencem sendin yani. Ne hoş değil mi? Artık güvencem değilsin. Ashley benim yerime asla kendini kefil koymaz. Çoktan gelmiş sonum. Bakanlıkta mı öldürecek beni acaba? Yoksa bir yere kıstıracaklar mı?'' Garson hesabı önüne koydu. Bu yüzden susmuştu. Evet konuştuğu dili anlaması zor olurdu onun ama gene de ne olur ne olmazdı. Cebinden hesapta yazan miktarı çıkardı. Sonra da hesabın konulduğu tabağın üstüne yerleştirdi. ''Üstü kalsın.'' dedi İngilizce olarak. Artık ne düzgün İngilizce konuşabiliyordu ne de düzgün Fransızca. Kimliğini kaybetmişti Searlus. Önemi de kalmadı, diye düşündü. Sonuçta ölecekti yakında. Garson gittiğinde yeniden konuşmaya başladı. ''O odada bana işkence etmeyecektin beni öldürecektin değil mi Euriel? Benim acı çekmeme katlanamazdın bu yüzden hızlı şekilde ölmemi istedin yani. Teşekkür ederim yerine getirmene izin vermemiş olsan da.'' diye ekledi. Öfkesi geçmişti. Dudaklarında tatlı bir tebessüm oluşuyordu. Ölüme yakın olmak insanın bazı şeylerin farkına varmasına yardımcı oluyordu. Biliyordu bunu çünkü öldürdüklerinden biri de aynen bu şekilde kucaklamıştı ölümü. Pişmanlığı ve korkuyu bir kenara koymuş acılarını neredeyse gülümseyerek çekmişti. Ah ne güzel ölümdü o. Geçek bir kavuşmaydı. Bir tek onun ölümü kendisin kahretmemişti. Ama Eragon'u daha beter sinirlendirmişti. ''Beni onların eline zaten bırakmayacağını tahmin etmeliydim. Biliyor musun? Bu işe bulaştığım için pişman değilim. Seninle birlikte olmamamış olmayı gerçekten dilemedim. Benim seçimimdin sen ve bu grup. İkinizden de zamanında kurtulabilirdim sonuçta değil mi? Ve insanın yapacağı en zavallıca iş özgür iradesine dayalı seçimleri reddetmek, onlardan pişman olmak olur. Ben gurur duymuyorum ama utanmıyorum da hayır. Seçimlerim her zaman sevdim. Yanlış da olsalar doğru da olsalar. Beni ben yaptılar çünkü. Jamie sen benim bir parçamsın ben de senin. Biz birbirimizin seçimiyiz çünkü.'' Ona Jamie demişti. Çünkü ne yapsa da ne etse de hala ona aitti. Ona bağlıydı hayatı. Yüzündeki gülümsemesi daha da yayıldı. Kollarını hafifçe açtı. ''Şimdi bu berbat seçimine veda et aşkım.'' Özellikle nikah saatini bilerek yanlış bildirdiği ortaya çıkınca Eragon'un bir bahane yakalayacağını biliyordu. | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Paz Ocak 20, 2008 8:44 pm | |
|
İnanmaya hali kalmamıştı hiçbir şeye. Batıyordu denize atılmış bir taş gibi. Gücü, umudu, takati yoktu. Neden anlamamakta bu kadar ısrar ediyordu Searlus? Sıkıldığını belli edercesine iç çekti ve gözlerini devirdi. Neden Searlus bitirdikleri bir aşk masalını yeniden canlandırmaya çalışıyordu? Bitirdiği bir aşk masalını… “Üzgünüm, neden sana söylemediğimi bilmiyorum. Belki kendini güvende hissetmeni istediğim için, belki kaçacağından korktuğum için… Bilmiyorum tamam mı?” dedi ilk cümleyi Fransızca, ikinci cümleyi İngilizce. Sesinden anlaşılan pişmanlık, üzüntü kahrediciydi. Searlus’un bakışları altında ezildiğini, ufacık olduğunu hissetti. Onun gözlerindeki öfke Jamie’nin canını acıtıyor, kalbinin sızlamasına neden oluyordu. Neden hala kendisini sevdiğinden bahsediyordu Searlus? Neden hala ona ‘aşkım’ diyordu? Ayrılmışlardı işte, terk etmişti Searlus onu, eskisi gibi dost olacaklardı. Onun söylediği bütün her şeye verebileceği yanıtlar vardı ama vermeyecekti o yanıtları. Sadece küçük birkaç açıklama yapacak ve onun paranoyasına bir son verecekti. Yüzüne yine küçümseyici bir tebessüm yerleşti. “Paranoyaklaşmaya başladığının farkında mısın? Kimse seni öldürmeyecek, öldürmeye kalksalar bile buna asla izin vermeyeceğimi biliyorsun. Yoksa bilmiyor musun? Ah! Hayır, bilmiyorsun. Seni ben körleştirmedim, paranoyan körleştirdi. Hem ayrıca ben olmasam ve ölüm yiyenler seni öldürmeye kalksa Lord buna asla izin vermez. Seni seviyor, en iyi adamısın ne de olsa.” Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Sakin değildi aslında, içinde kıyametler kopuyordu. Yalvarışlarını, haykırışlarını kimse duymuyordu, Searlus bile… “Hem madem delirmene ramak kaldı bizi ihbar et. Seni öldürmem ya da ispiyonlamam, sadece boyun eğerim. Ardından da Fransa’ya geri dönersin ya da Sarah ile başka bir ülkeye gidersiniz, biz, ben Azkaban’da defalarca ölürken, hem sizin özleminizle hem de işkencelerle. İşin ucunda artık ben de yokum, neden yapmıyorsun? Biz ayrıldık, bana artık seni seviyorum, aşkım deme. Ayrıldık ve bunu kendin istedin. Vedalaştık, her şeyi geri de bıraktık, unuttuk… Birbirimizden vazgeçtik Sea, yanılıyorsun. Gördüğüm kadarı ile eskisi gibi dost olmayı da beceremiyoruz, senin için pek bir şey ifade etmez bu. Sadece başlarda beni özlersin ama Ashley beni unutturur.” İçinde bir şeylerin kıpırdadığını hissetti. İstiyor muydu hala onu? Onun öpücüklerini, kokusunu, tenini özleyecek miydi? Seviyor muydu onu? Dediği gibi birbirlerinin seçimi miydiler? “Hayır…” dedi. Sesi tok ve duygusuzdu. “Biz birbirimizin seçimi değiliz. Asla birbirimize ait olmadık. Haklıydın! Kendimi bile sevemezken seni nasıl sevebilirdim ki? Bunu bana iki hafta önce sen söylemiştin, hatırladın mı? Eragon’un nikâhı unuttuğuna bahse girerim ayrıca. Düğünün mahvedecek bir baskın olmayacak. Yani mutlu bir hayat seni bekliyor. Evet, belki Ashley senin için kefil olmaz asla ama sana sonsuza dek kefil olacak birisi var, sen bilmeyecek olsan da…” Sonra aniden gülmeye başladı, istemsizce, neye güldüğünü kendi de bilmeden… Bazı masalardan başlar çevrilip ona dönmüş olsa da aldırmadı. Gülmesi durduğunda ellerini kucağından alıp tekrar masaya koydu. “Hayatımda hiç bu kadar aptal olmamıştım.” Dedi gülümseyerek. “Senden yalnızca geceleri nereye gittiğimi merak etmemeni istemiştim, endişelenmemeni söylemiştim sana. Bana güvenmeni ve asla ölmeyeceğimi söylemişti. Evet, ortadan kaybolmalarım sonunda eve kaç defa yaralı geldiğimi kendim bile hatırlamıyorum. Çektiğin acıyı anlamaya çalıştım ama her defasında eve sağ salim döndüm öyle değil mi? Senin yerinde ben olsaydım eğer, sözlerine güvenirdim. İçim içimi yerdi, geceler boyunca defalarca ölürdüm ama sözünü dinlerdim. Sen endişelenmedin, korktun sadece. Seni bırakıp gideceğimden korktun. Bir gün kaybolup gitmem sonucunda geri gelmeyeceğimden korktun. Kaybetmekten korktun.” Gözleri şefkatle kısıldı ve onun tatlı yüzünü süzdü. İlk tanıştıklarında Flareun’a birkaç kızın yanında onu hiçte yakışıklı bulmadığını söylemişti. Bunu söylemesiyle kızların ona garip bir şekilde bakması bir olmuş ve Flareun ona sadece tam anlamıyla bir aptal olduğunu söylemişti. Aptal, kör ve zevksiz… Hâlbuki sadece Searlus’tan ilk görüşte hoşlanmadığı için öyle demişti. Ondan hoşlanmamış ve doğal olarak yüzüne de doğru düzgün bakmamıştı. Şimdi ise hak veriyordu Flareun’a, tam anlamıyla aptalın tekiydi. “Haydi, niye bekliyorsun? Neden kalkıp gitmiyor ve ihbar etmiyorsun bizi? Sana hiçbir şekilde hiçbir şey yapmayacağımı iyi biliyorsun, bu konuda birbirimize söz vermedik mi? Asla zarar vermeyecektik, incitmeyecektik birbirimizi. Hoş, gerçi bu sözü hiçbir zaman tutmadık ama… Ah! Anladım, eğer bizi şimdi ihbar edersen evleneceğin bir gelin olmaz. Aşk sözleri fısıldayacağın, öpeceğin, dokunacağın, kokusunu içine çekeceğin yeni bir aşkın olmaz… Onun yerine evlendikten sonra ihbar edeceksin bizi ve Ashley ile Sarah’ı alıp Fransa’ya döneceksin. Robert ve Fraleun’u görürsen gittiğinde selamımı söyle, onlardan ne kadar nefret ettiğimi de ekle.”
En son tarafından Paz Şub. 03, 2008 2:34 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Searlus Gaius L'Ombre
Mesaj Sayısı : 351 Yaş : 38 Rp Partneri : Ashley Tisdale Mücadelede Tarafı : Nickimin sonuna bak çok merak ettiysen yavrucuğum -_-' En Belirgin Özelliği : Mezun Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Ptsi Ocak 21, 2008 12:18 am | |
| Ne diyordu Jamie öyle? Neden söylediklerini çarpıtıp duruyordu şimdi? İçki ona kendi sandığından daha mı fazla etki ediyordu yoksa? Az önce yana açtığı kollarını birbirine doladı. Sanki farklı dillerden konuşuyorlardı. Sanki farklı gezegenleden gelmişlerdi. Ve yaptığı suçlamalar, Sarah ve kardeşi ile kaçacağını söylemeler. Ah ne düşünüyordu hakında böyle. Yıllardır birbirleri hakkında bu kadar mı bilgisiz kalmışlardı? Yüzünde dehşet dolu bir ifade belirmişti. Jamie ona resmen hain muamelesi yapıyordu. Sanki onursuz bir alçakmış gibi konuşuyordu onunla. Öldürse, yeşil ışıkla hayatına son verse orada daha fazla şaşıramazdı. Searlus onu o kadar mükemmel o kadar harika görürken Jamie onu yerden yere vuruyor ve eziyordu. O korkunç sözleri ile onu ağzında bir güzel çiğniyor sonra da iğrenç bir şeymiş gibi tükürüp atıyordu bir köşeye. Sözcüklerin sonuna geldiğinde eli ağzına gitti. ''İnanamıyorum J...'' sustu. Ona hehangi bir isimle seslenmeyi istemiyordu şu an. ''B...Bana kırgın olduğun için böyle konuştuğuna inanmak istedim bir an ama... Ama sanırım ciddisin.'' Kaçmak? Gerçekten de öye bir şansı olabileceğini sanıyor muydu? Eğer seherbazlara böyle bir şeyi bildirirse peşine düşecek olanların Eragon ve ölüm yiyenlerden mi ibaret olduğunu sanıyordu. Bakanlığın iki ihbar sayesinde onun suçlarını affedeceğini mi sanıyordu? Belki Sarah'ı güvenceye alabilirdi. Ama Ashley ve kendisi için ne yapabilirdi ki? ''Ama biliyor musun en acısı ne oldu? Sözlerimi çarpıtman değildi, bu işlerle ilgisi olmayan Sarah'ı söz konusu etmen de değildi ki bu da çok acıttı. Bana aşağılık herifin tekiymiş muamelesi etmen de değildi. Neydi biliyor musun?'' Gözlerini Jamie'den ayrıldı. Dudakları titriyordu. O kadar yaralamıştı ki sözcükler onu Eragon'un yapacağı işkenceyi bile daha keyifli bulacak hale gelmişti. ''Asıl acıtan...'' Sana olan sevgimin getirdiği endişeyi bencilce bir korku olarak lanse etmendi, diyemedi. Sözcükler lav olmuştu dudaklarını kavuruyordu. Dudaklarını yeniden ısırdı. Sinir krizleri geçirmek üzereydi. Eğer amacı kendisini yaralamaksa Jamie oldukça başarılı olmuştu. Başını hafifçe eğdi. ''Sana ne diyebilirim ne dersem boğulup kalmam bilemiyorum. Senden ayrıldım evet ama bunu neden yaptığını hiç bir zaman anlamayacaksın değil mi? Seninle olmaktan başka beni mutlu eden bir şey yokken neden ayrıldım senden sence? Neden kendimi ve seni böyle zorlu bir sürece soktum? Sebeplerini binlerce kez ağzımda geveledim. Bu sebeplerden biri kesinlikle kendime rahat bir hayat sağlamak olmadı. Bu kadar bencil değilim ben.'' Sonra başını kaldırdı. Jamie kendisini aptal olarak görüyor olmalıydı. Biliyordu ki kendini güce kaptırmış, nefretleri ile boğulmuş insanlar bunların yol açtığı korkunç sonuçlara tahammül edemeyecek insanları bu şekilde nitelendirirlerdi. ''Hem hakkımız yok mu? Sarah'ın, benim, senin... Adil bir yaşamda, kimseye hesap vermeden, kimsenin ağzının kokusunu çekmeden yaşamaya mutlu olmamıza? Bunu bir arada başaramıyoruz. Gene de seni sevme konusunda yalan söyleyecek değilim. Benim yalan söyleyebilmeyi başarabildiğimi nerde gördün? İster iradesiz de bana ister aptal ister de güçsüz. Hatta az önce demeye çalıştığın gibi korkak, bencil, hatta aşağılığın teki bile diyebilirsin. Biliyorum ki bu sıfatları bana ilk gördüğün -beni ilk gördüğünde benden hoşlanmadığımı hissetmiştim buna rağmen sevmiştim seni- günden yapıştırdın ne yapsam da sökemem. Ama benden yalan söylememi bekleme. Yapamıyorum işte patlayacak gibi oluyorum. Yıllarca yaptığım gibi diyeceğim şeyler olduğu halde sessiz kalmamı da bekleme. Bunun bizi ne hale getirdiğini gördüm.'' Ama insanları öldürmemi bekle, onlara acımadan işkence etmemi seherbazların yüzüne yalan söylememi, masumların acılarına göz yummamı, bunu senin için yapıyorum. ''Şu şeyi, senin asla ölmemen meselesine gelince. Eğer bu işin içinde olmadan önce söyleseydin sana inanırdım. Ama şartları gördüm değil mi? Seni ölümün kaç kere ucundan kurtardım. Hatta bir keresinde ihanetle suçlandın oysa bir suçun yoktu onda. Sana bağlı değil bunlar anlamıyor musun? Kibir insanın gözünü en kör eden duygudur bilirsin. Kontrolden çıkarsa senin bile müdahale edemeyeceğin bir sürü risk alıyorsun. Sana güveniyordum. Ama ölüp ölmeyeceğine sen karar veremezsin ki.'' Dudakları gevşedi. Sesi yavaşlamıştı iyice. Ani bir boşvermişlik kaplamıştı ruhunu. Mücadele etmeye değmesi için bir şeyler yapabilecek olması gerekiyordu. ''Neyse anlaşılan sıkılıyorsun. Ve ben ne dersem diyeyim kendi kafana göre takılacaksın. Beni kendinden uzaklaştırmaya çalışıyorsun. Evet o lafı ben söyledim. Ama insan yanılabilir. Hele ki acı çekiyorsa, sevdiğini kaybetmek üzereyse gerçekleri göremeyecek kadar kör olabilir. Tamam sustum. Bu konuyu bir daha açmayacağım. Üzgünüm bazen kendime hakim olamıyorum işte. Sen cevap versen de bana bu konu benim için bitmiştir.'' Sustu. Eragon konusunda söylediklerini aklından geçiriyordu. Cidden onu en iyi adamı olarak mı görüyordu? Güvenmeye mi başlamıştı? İçini bir rahatlamanın kapladığını duyumsadı. Ama bu rahatlama başladığı an bitti. Yoksa gene mi yalan söylüyordu Jamie? Daha önce sana güveniyor dediğinde de ona inanmıştı. İçi rahatlamıştı o zaman da. Gene aynı terane dönüyor olmasındı? Böyle bir ortamda Searlus paranoyak olmasındı d ne olsundu. Bir zamanlar sadece karamsardı, biraz da boşvermişti. Ama İngiltere'ye gelip bu gruba katıldığından beri paranoyak olmuştu üstüne de. Bir de bunlara ek olarak kişilik bölünmesi de yaşasa. O zaman tam olurdu. Euriel de Ashley de Eragon da üzerine deli damgası yapıştırıp üzerine gömlek giydirip St. Mungo's Hastanesine kapatırlardı onu. Ah St. Mungo's. Acaba iş görüşmesi sandığı kadar berbat mı geçmişti? Bunalımın dibinde, sarhoşluğun sınırında son derece korkunç bir adayla karşılaşmış olduklarını düşünmüşlerdi kesin. Sıradan meseleler... Bunu Jamie ile konuşabilir miydi acaba? ''Sanıyorum St. Mungo's iş verenleri benden pek hoşlanmadı. Kesinlikle delinin teki olduğumu düşünmüş olmalılar. İlk izlenim konusunda oldukça başarısızım genelde. Ne konuştuğumu da hatırlamıyorum onlarla gerçi. Ama emin ol hatırladığım kadarı ile ölüm yiyenler hakkında ettiğim tek kelime varsa bile bu, haklarındaki gerçek düşüncelerim olmuştur.'' Sonra elini kaldırdı yeniden. ''Hey barmen!'' Bu seferlik bir değişiklik yapmak istiyordu. ''Ben solungaç suyu isteyeceğim. Sen ne alırsın?'' Dedi Jamie'ye sanki az önce ondan kalbini parça parça edecek laflar duymamışçasına sakince hatta biraz neşeli bir eda ile. Numara yapmıyordu. Bir boşvermişlik, bir umursamazlık kaplamıştı içini eskisi gibi sadece. Biri boğazını kesse de umuru olmayacaktı artık. Bu boşvermişlik Searlus'un aptalın teki olduğuna inandırmıştı her zaman. Ona ulaşılmaz hatta serseri bir hava vermişti. İçindekileri saklamak için zihninin ortaya attığı kabuktu bu ve bir ara Jamie sayesinde kayıplara kavuşmuş onun ince, gerçek yanını oraya çıkarmış, savunmasız bırakmıştı o kabuk. İşte şimdi de yeniden ortaya çıkıvermişti, belki de kabuk değil sadece umutsuzluktu bu. | |
| | | Euriel Jamie d'Estaign
Mesaj Sayısı : 263 Rp Partneri : Evde kaljam banane kıs kurusu olup kaljam ^^ Mücadelede Tarafı : d'Estaign En Belirgin Özelliği : Mezun oldum YupYup^^ Kayıt tarihi : 18/12/07
| Konu: Geri: Masa No:2 Ptsi Ocak 21, 2008 1:49 pm | |
| "Aşağılık herifin tekisin ama..." diye düşündü Searlus'un sözlerinden sonra ama ağzını açıp tek kelime etmedi. Etmeyecekti, ağzını açıp cevap vermeyecekti. Yine içine atacaktı söyleyeceği onca şeyi ya da az önce yaptığı gibi konuyu dağıtacaktı. Onun St. Mungo's hakkında söylediklerini dinledi sanki hiç bir şey konuşulmamış gibi. Yüzü karardı ardından, bir gölge düştü. "Özür dilerim, uykusuzum ve ne dediğimi bilmiyorum." Evet, uykusuzdu, Searlus'la ettiği kavga uyumasına fırsat vermemişti. Gidip uyumak isterdi şimdi fakat uyuyamayacağını kendi de biliyordu. "Ben yine ateş viskisi alacağım." diyerek garsonu yolladıktan sonra Searlus'a gülümsedi o gölgenin altından. "Hıh! Almazlarsa kendileri kaybederler ki böyle bir ihtimal yok. Herkes biliyor ki Fransa2nın en iyi şifacılarındandın, her ne kadar uzun zamandır değişmiş olsan da hala öylesin. Üstelik almazlarsa da bir kitapçın var. Benim gibi lanet bir dondurmacıda sümüklü veletlere hizmet etmiyorsun." güldü ve yüzüne küçük bir kız çocuğunun gülümsemesini kondurdu, gözlerini kırpıştırdı ve sesini incelterek onlardan birinin taklidini yapmaya başladı. "Ah! Bayan, dondurmalarınız harika, biraz daha alabilir miyim? Lütfeeeen!" Gözlerini son defa kırpıştırdıktan sonra kendi haline döndü ve şen bir kahkaha attı. Solungaç suyu ve ateş viskisini getirdiğinde garson gülmeyi kesti ve ciddi birifade takındı. Searlus'un önüne konulan solungaç suyuna baktı bir süre. "Veronica'yı hatırlıyor musun?" diye sordu aniden. "Yüce Merlin, benimki de soru, benden sonraki en iyi arkadaşındı. Yo, hayır benden daha yakındı sana ve biliyor musun bu yüzden onu daima kıskanırdım. Senin ona verdiğin sırlar, onun benim yanımda seninle derin mevzulara girmekten çekinmesi... Hele birlikte St. Louis'e gidip beni çağırmamanız bardağı taşıran son damla olmuştu. Onun yanında beni unuturdun." Güldü ve sanki küsmüş gibi yaparak başını sağ tarafa çevirdi hafif bir hıh sesiyle beraber. Fakat hemen sonra geri döndü Gaius'a. Searlus büyük ihtimalle aklına nereden geldiğini merak ediyordu. Veronica'yla pek anlaşamadıkları düşünülürse haksız da sayılmazdı. "Solungaç suyunu görünce aklıma geliverdi birden. O da sürekli solungaç suyu içerdi. Bir gün sırf bu yüzden öleceğini düşünürdüm..." | |
| | | | Masa No:2 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|